Kitap Tahlili #3 : 'İşaretler ve Tembihler' (el-İşârât ve't-Tenbîhât) - İbn Sinâ


"Mantıktan murad edilen; riayet edildiği takdirde kişiyi düşünmesinde dalalete düşmekten koruyacak kurallı bir aletin insan nezdinde bulunmasıdır."

Mantık, bir bilim olarak ilk Aristoteles tarafından kurulmuştur. Eski Çin, Hindistan ve Yunanistan’da basit anlamda mantık çalışmaları olmasına rağmen mantık bilimini sistemleştiren Aristoteles olmuştur.

İbn Sina’nın Aristoteles’in eserlerini sadece yorumladığı düşünülmüştür; fakat İbn Sina, bu eserleri kendi üslubu ve felsefî sistemine göre tekrar ele almıştır. 

"İşaretler ve Tembihler, İbn Sina felsefesinin bir özeti olup bir bakıma bu felsefeye giriş olarak nitelenebilecek bir eserdir. İbn Sina, müslümanların çeviriler vasıtasıyla karşılaştığı felsefi mirası bir kitap-külliyat başlığı altında telif ve tasnif eden ilk filozoftur."

Kitâbü'ş-Şifa'dan farklı olarak yazarımız bu eserde mantık, doğa bilimleri (fizik) ve metafizik gibi üç ana konuyu yirmi bölümde tasnif etmiştir.

Aristoteles’te olduğu üzere kıyası, “iki öncülden zorunlu olarak sonucun çıkması” olarak tanımlar. Diğer bir ifade ile kıyas, öncüller ve bir sonuçtan oluşan sistemdir. Bunlar, felsefe alanında çok meşhur ve başyapıt kıyas biçimleridir. Örneğin;

"Her C, B’ dir.
 Her B, A’ dır.
 Her C, A’ dır

 Verilen örnekte kıyasın şartı, öncüllerden sonucun zorunlu olarak çıkmasıdır. Bu durumda kıyasta A, B, C' nin doğruluğu incelenmez. "Her C, B' dir." ve "her B, A' dır" öncülleri arasında bağlantı kurulmasıyla "her C, A' dır." sonucuna zorunlu olarak ulaşıldığı için kıyas geçerlidir."

Bu öncülleri önceden yazdığım bir yazımda biraz daha detaylı bahsetmiştim. Gazzâlî de hâkeza 'Düşünmenin Doğru Ölçüsü' eserinde Ibn Sina'nın bu kıyas biçimlerini kullanmıştır. Aşağıdaki bağlantıdan yazıyı okuyabilirsiniz.

*Gazzâlî Anlatımıyla Düşünmenin Doğru Ölçüsü (el-Kıstâsü’l-Müstakîm)


Doğa Bilimleri (Fizik) bölümü için, daha çok bilimsel bir bakış açısı olduğu için pek üstünde yorum yapabileceğim bir durum yok fakat alıntı yapmak gerekirse;

Tembih [128] "Kim havanın, doğasıyla değil de altında toplanarak ona işleyen suyun ağırlığının ona olan basıncı nedeniyle suyun üzerinde durduğunu zannederse, daha büyük olanın daha güçlü hareket etmesi ve yüzeyde duruşunun daha hızlı olması o kimseyi yanlışlar."

İşaret [144] "Düşen bir yağmur tanesini doğru bir çizgi, hızla dönen bir noktayı dairevi bir çizgi olarak görmez misin? İşte bütün bunlar hayal etme ve hatırlama yoluyla değil müşahede/gözlem yoluyladır...O halde geriye kuvvelerinin birinde ilk olarak resim olunan şeyin yapısı kalmıştır ve ona şimdiki görmenin yapısı da bitişmiştir. Dolayısıyla senin nezdinde tıpkı müşahede gibi görmenin kendisine doğru geldiği görmeden önce bir güç vardır ki duyulurlar, onun yanında toplanırlar, o da onları algılar. Ve yine senin nezdinde kayıplıktan sonra onda toplanmış olan duyuların örneklerini muhafaza eden bir kuvve vardır. Ve bu iki kuvve ile senin bu rengin bu tattan başka olduğuna ve bu renge sahip olanın bu tatta olduğuna hükmetmen mümkündür. İşte bunlar da kuvvelerdir..."


Doğa bilimlerine şu an öğrendiğimiz tarzdan farklı olarak hem düşünmeye teşvik ederek hem de nedenselliğini açıklayarak anlatması benim en çok dikkatimi çeken kısım olmuştur. Ayrıca kitabın 1030'lu yıllarda yazıldığını hatırlarsak çok daha hayret verici bir durum oluşmuştur.


Ve son kısım olan ve benim en sevdiğim Metafizik bölümüne gelirsek;

İşaret [173] "Eğer bir ilk neden olur ise, bu durumda o, bütün varlığın ve varlıktaki her bir varlığın hakikatinin nedenidir."

Tembih [174] "Başkasına yönelmeksizin zatı bakımından kendisine yönelinilen her mevcut, ya "kendinde varlık zorunlu olması" bakımından bulunur ya da bulunmaz. Eğer zorunlu olur ise, işte bu, zatından dolayı varlığı zorunlu olan bizatihi haktır. Ve o, kayyum olandır..."

İşaret [175] "Kendinde hakikati imkân olan şey, kendi zatından dolayı mevcut olmaz. Onun kendi zatından olan varlığı, mümkün olması bakımından kendi yokluğundan daha önceliklidir. Dolayısıyla eğer ikisinden biri daha öncelikli olursa bu bir şeyin hazır olması veya kaybolmasından dolayıdır. Öyleyse varlığı mümkün olan her şeyin varlığı, başkasındandır."

Genel olarak her metnin felsefik gözüktüğünü düşünmüş olabilirsiniz. Dil olarak da incelediğim en ağır kitaplardan olduğunu söyleyebilirim. Bunun nedeninin daha çok teknik ve felsefi terimler kullanılması olduğunu söyleyebiliriz. Ben size burada en açık metinleri vermeye çalıştım.

Kitap; felsefe, metafizik, bilim ve düşünce gibi temel konular üzerine başyapıt olsa da, belki benim felsefe pek sevmememden ötürü kitabı tamamen okuyabildiğim söylenemez. Fakat bu derin konuları böyle bir kitap da toplayıp bu denli açıklamanın müellife olan saygımı ve hayranlığımı daha da arttırdığını dile getirebilirim. Batı'nın da geçmişten bugüne, maalesef bu eserlere bizden daha çok kıymet verip okuduğunu da müşahede etmekteyiz. Umarım bir gün kendi alimlerimizin ve eserlerimizin kıymetini anlarız.

Son olarak haddimi aşmazsam şahsi fikrim her kitabın evrensel olmadığı.
Nasıl bugün modern fizik için Galileo dönüşümlerini ya da büyük ölçümler için Newton değil de Kuantum mekaniğini kullanıyorsak bu durum bazı şeylerin zaman geçtikçe daha da netlik kazanması ve detaylı bakabilmemizin sonucudur. Nedeni; olanın değişmesi değil, bizim gelişmemiz ve çoğu şeyi daha iyi pratiğe dökebilmemizden.

Ek olarak da şu zamanın insanı yani bizler de o zaman ki insanlar kadar ilmî ve aklî birikimimiz olmadığından ve maalesef dile yabancı olduğumuzdan anlamak ve anlamlandırmak çok daha zor olmaktadır.

Yani felsefi olarak o alanda çalışma yapılmıyorsa, okunmasının aklı bulandırmak ve doğruya biraz taşlı yoldan götürdüğünü düşünüyorum. Buradan felsefe düşmanı gibi gözükmek istemem sadece çoğu esas konularda tercihim olmadığını ifade etmek isterim. 

İbn Sina çok büyük bir alimdir, saygım sonsuz haddimi aşmaktan, saygısızlık yapmaktan korkarım.
Sadece kastım doğru zaman ve doğru kaynak tanımıdır. Dediğim hiçbir söz bu eserin çok kıymetli bir başyapıt olduğunu asla değiştirmez. 

Yorumlar